Anadolu’nun dört bir yanında, nesilden nesile aktarılan o derin bilgelik hazineleri, maalesef zamanın acımasız rüzgarlarında savrulup gitmekle karşı karşıya.
Kimi masallar, kimi yemek tarifleri, kimi de toprağın dilinden anlayan kadim bilgiler… Tüm bunlar sadece hikaye değil, bir toplumun hafızası, kimliğidir.
Peki, bu eşsiz hazineyi nasıl koruyabiliriz? İşte tam da bu noktada, sözlü bilginin kayıt altına alınmasında katılımı teşvik etme yöntemleri devreye giriyor.
Tam olarak neyden bahsettiğimizi aşağıda detaylıca inceleyelim! Geçenlerde küçük bir Ege köyünde yaşlı bir ninenin taze adaçayı demleyip bana verdiği o anı hiç unutamıyorum.
Sohbetimiz ilerledikçe, bana sadece otların faydalarını değil, aynı zamanda hayatın anlamını, komşuluk ilişkilerini ve unutulmaya yüz tutmuş binbir türlü geleneği de anlattı.
O an düşündüm: Bu bilgiler kayıt altına alınmazsa, bir gün tamamen yok olacak. İşte bu yüzden, sözlü bilginin korunması, sadece geçmişe saygı değil, aynı zamanda geleceğe miras bırakmaktır.
Geleneksel yöntemlerle bu tür bilgileri toplamak zor ve zaman alıcıydı. Ancak dijitalleşme ve sosyal medya çağında, bu durum büyük bir dönüşüm yaşadı.
Artık akıllı telefonlarımızla her anımızı kaydedebiliyor, hikayelerimizi anında paylaşabiliyoruz. Son dönemde özellikle “vatandaş gazeteciliği” ya da “dijital arşivcilik” gibi kavramlar yükselişte.
İnsanlar, kendi çevrelerindeki eşsiz bilgileri, yerel anekdotları, hatta unutulmuş el sanatlarını videoya çekip, ses kaydı alıp internet platformlarında paylaşıyorlar.
Bu, sadece bir hobi olmaktan öte, küresel bir bilgi bankası oluşturma çabası haline geldi. Bana göre bu trend, bilginin demokratikleşmesi ve her bireyin bilgi üreticisi olabileceğinin en net kanıtı.
Geleceğe baktığımızda, yapay zekanın (AI) bu süreçteki rolünün daha da büyüyeceğini görüyorum. Örneğin, otomatik transkripsiyon araçları sayesinde karmaşık ağızlar veya eski diller daha kolay çözümlenebilecek.
Belki de sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) teknolojileri sayesinde, gelecekte bu hikayeleri anlatan kişilerin oturduğu yerleri, yaşadıkları ortamları sanal olarak deneyimleyebileceğiz.
Düşünsenize, bir düğün geleneğini sanki oradaymış gibi yaşayarak öğrenmek! Bu, bilgi aktarımını bambaşka bir boyuta taşıyacak. Bu paha biçilmez bilgilerin kaybolmasına asla izin vermemeliyiz.
Aksine, herkesin katılımıyla onları geleceğe taşımak için elimizden geleni yapmalıyız. Toplumsal hafızamızı diri tutmak, hepimizin sorumluluğu.
Köy Kahvelerinden Küresel Ağlara: Bilgi Aktarımında Yeni Soluklar

Geçen gün Kayseri’de bir bağ evinde misafir olduğumda, o evin yaşlı delikanlısı Hüseyin Amca, dedesinden kalma bir çapa tekniğini öyle bir anlattı ki, sanki toprağın nefesini hissettim.
Elbette o anı videoya çektim, sesi kaydettim. Ama mesele sadece kayıt altına almak değil, o bilginin ruhunu, o aktarımın sıcaklığını da koruyabilmek. İşte tam da bu noktada, teknolojinin bize sunduğu imkanlar paha biçilmez bir hazine.
Sosyal medya platformları, YouTube kanalları, podcastler… Bunlar artık sadece eğlence araçları değil, aynı zamanda kültürel mirasımızın dijital bekçileri haline geldi.
Hüseyin Amca’nın o sesi, o gülüşü, o el hareketleri, sadece bir video değil, bir zaman kapsülü. Düşünün, bu platformlar sayesinde artık tek bir kişinin bile sesi, anlatısı kaybolmuyor, aksine geniş kitlelere ulaşıyor, geleceğe köprüler kuruyor.
Belki de bu sayede, benim torunlarım da Hüseyin Amca’nın sesinden toprağın sırlarını öğrenecekler. Bu, gerçekten de insanı heyecanlandıran bir potansiyel!
1. Gönüllü Ağlar Oluşturma ve Topluluk Katılımını Teşvik Etme
Bu işin en can alıcı noktası, insanları bu sürece gönüllü olarak dahil edebilmekten geçiyor. İnsanlar, kendi çevrelerindeki değeri anladıklarında, onu korumak için doğal bir istek duyarlar.
Mesela, Ege’deki küçük bir balıkçı köyünde, her yaşlının anlattığı fırtına hikayeleri, denizcilik gelenekleri, balık tutma usulleri var. Eğer bu hikayeleri, o köyün gençlerine “gelin, dedelerinizin, nenelerinizin anılarını kaydedelim, köyümüzün dijital hafızasını oluşturalım” diye bir projeyle sunsanız, inanın çok büyük bir ilgiyle karşılarsınız.
Gençler kendi akıllı telefonlarıyla, basit kayıt cihazlarıyla bu bilgileri toplarken, aslında kendi kimliklerinin de bir parçası olduklarını hissederler.
Benzer şekilde, kaybolmaya yüz tutmuş el sanatları için “ustaların izinde” projesi başlatılabilir. Bir halı dokuma ustasının, bir bakır işlemecisinin hayat hikayesini, tekniklerini videoya çekerken, sadece bilgi değil, bir ruhu da kaydetmiş olursunuz.
Bu gönüllülük esası, bilginin en saf haliyle ve en doğal ortamında toplanmasını sağlar.
2. Eğitici Materyallerle Farkındalık Yaratma ve Bilgi Paylaşımı
Sadece kayıt cihazı vermek yetmez, insanlara bu bilgiyi nasıl kaydedeceklerini, nasıl düzenleyeceklerini ve en önemlisi nasıl paylaşacaklarını da öğretmeliyiz.
Ben kendi deneyimimde, ilk başlarda ses kaydı yaparken bile çok acemilik çekmiştim. Gürültü, kalabalık, sesin boğuk çıkması gibi sorunlar… O yüzden, basit mobil uygulamaların nasıl kullanılacağı, ses ve video kaydının temel püf noktaları hakkında küçük atölye çalışmaları düzenleyebiliriz.
Mesela, “cep telefonunla hikaye avcılığı” adında bir eğitim serisi düşünülebilir. Bu eğitimler, sadece teknik bilgi vermekle kalmaz, aynı zamanda insanları bir araya getirerek ortak bir amaç etrafında birleşmelerini sağlar.
Ortak paylaşılan bu bilgi hazinesi, sadece kayıt altında kalmaz, aynı zamanda yeni nesillere aktarılabilecek eğitici materyallere dönüşür. Düşünsenize, bir ninemin anlattığı mani, bir ortaokul ders kitabında karekodla dinlenebiliyor!
Bu, bilginin yaşamasını sağlayan en güzel yollardan biri.
Kültürel Mirasın Dijital İzleri: Sanal Kütüphaneler ve Arşivler
Bilgiyi toplamak kadar, onu erişilebilir kılmak da kritik bir öneme sahip. Bir zamanlar köy kütüphaneleri vardı, şimdi ise dijital kütüphanelerimiz var.
Topladığımız bu sözlü tarih hazinelerinin, sadece belli bir zümrenin değil, herkesin erişebileceği bir platformda toplanması şart. Benim içimi en çok ısıtan şeylerden biri, Türkiye’nin dört bir yanından toplanan bu hikayelerin, dünyanın her yerinden insanlara ulaşabilme potansiyeli.
Bir köy enstitüsü mezununun anılarını, yurt dışında yaşayan bir Türk öğrencinin veya Türkiye kültürüyle ilgilenen bir yabancının dinleyebildiğini hayal edin.
Bu, sadece geçmişi değil, bugünü ve geleceği de birbirine bağlayan dev bir köprü. Bu dijital kütüphaneler, bilginin demokratikleşmesi adına atılmış en büyük adımlardan biri.
1. Erişilebilir Dijital Arşivler Oluşturma ve Yönetimi
Topladığımız tüm ses kayıtları, videolar, metinler, fotoğraflar… Bunların hepsi belli bir standartta, kolayca aranabilir ve erişilebilir bir şekilde arşivlenmeli.
Bu süreç, biraz teknik bilgi gerektirse de, aslında gönüllü yazılımcıların ve üniversite öğrencilerinin destekleriyle rahatlıkla yürütülebilir. Önemli olan, bu platformların kullanıcı dostu olması.
Benim en sevdiğim yanı, bir konuya merak saldığımda, o konuda hangi kaynakların olduğunu hemen görebilmem. Örneğin, “Ege’de zeytinyağı yapımı” diye arattığımda, hem eski bir ustayla yapılmış röportajı, hem de yeni nesillerin bu geleneği sürdürdüğü videoları bulabilmeliyim.
Bu arşivler, sadece bir depolama alanı değil, aynı zamanda araştırmacılar, öğrenciler ve meraklılar için bir bilgi hazinesi olmalı. Metadata dediğimiz, yani bilginin bilgisi, bu aşamada çok önemli.
Kim kaydetti, nerede kaydetti, konu ne, kimler konuştu gibi detaylar, bilginin değerini kat kat artırıyor.
2. Kullanıcı Katılımlı Platformlar ve Sosyal Medya Entegrasyonu
Sadece arşivlemek yetmez, insanları bu arşive katkıda bulunmaya da teşvik etmeliyiz. Tıpkı Wikipedia gibi, herkesin kendi bildiği, duyduğu hikayeleri yükleyebileceği bir platform hayal edin.
“Benim Köyümün Hikayesi” adında bir kampanya başlatılabilir. İnsanlar, kendi aile büyüklerinden duydukları, kendi yörelerine özgü masalları, tarifleri, anıları yazıp, sesli veya görüntülü olarak yükleyebilirler.
Sosyal medya platformlarında bu içeriklerin kolayca paylaşılabilir olması, etki alanını inanılmaz derecede genişletir. Instagram’da “Köyümün Lezzetleri” hashtag’iyle, TikTok’ta “Ninemden Tarifler” adıyla videolar dönse, düşünün ne kadar büyük bir farkındalık yaratırız!
İnsanlar kendi içeriklerinin paylaşıldığını ve değerli bulunduğunu gördüklerinde, daha fazla katkı sağlamak isterler. Bu da bir kartopu etkisi yaratır.
Oyunlaştırma ve Yarışmalarla Katılımı Ateşlemek
İnsan doğası, rekabeti ve ödülü sever. Özellikle genç nesilleri bu sürece dahil etmek için oyunlaştırma (gamification) teknikleri inanılmaz etkili olabilir.
Ben bile bir oyunda puan toplamak için saatlerimi harcıyorsam, kültürel bir hazineyi ortaya çıkarmak için neden harcamayayım ki? Bu, sadece bir görev değil, eğlenceli bir maceraya dönüşebilir.
1. “Yerel Bilgi Avcısı” Yarışmaları ve Ödüller
Okullarda veya yerel topluluklarda “Yerel Bilgi Avcısı” adı altında yarışmalar düzenlenebilir. En çok hikaye toplayan, en özgün bilgiyi kaydeden, en iyi görseli çeken kişilere ödüller verilebilir.
Bu ödüller para olmak zorunda değil, sembolik hediyeler, yerel ürünler, hatta sadece bir “Kültür Elçisi” unvanı bile insanları motive edebilir. Düşünsenize, bir lise öğrencisi, köyünün en yaşlısından duyduğu bir efsaneyi kaydettiği için ödül alıyor.
Bu hem o öğrencinin özgüvenini artırır, hem de diğer öğrencilere ilham verir. Ben bu tür yarışmaların, bilginin genç nesiller arasında daha hızlı yayılmasını sağlayacağını düşünüyorum.
Ayrıca, toplanan verilerin kalitesi de rekabet sayesinde artacaktır.
2. Sanal Rozetler ve Başarı Hikayeleriyle Motivasyon
Dijital platformlarda “Sözlü Tarih Uzmanı”, “Kültür Kaşifi”, “Miras Koruyucusu” gibi sanal rozetler oluşturulabilir. Bir kullanıcı belirli sayıda kayıt yüklediğinde, belirli bir konuya odaklandığında bu rozetleri kazanabilir.
Bunlar, insanların motivasyonunu artıran küçük ama etkili detaylardır. Ayrıca, bu tür projelerde yer alan kişilerin başarı hikayeleri düzenli olarak paylaşılarak, diğer insanlara ilham verilebilir.
Mesela, “Ayşe Teyze, köyünün 50 yıllık masallarını kaydetti!” veya “Ahmet Amca, unutulmuş bir el sanatının son ustası, onunla tanışın!” gibi hikayeler, insanları hem gururlandırır hem de harekete geçirir.
Ekonomik Modellerle Sürdürülebilirlik Sağlamak
Her ne kadar gönüllülük esası önemli olsa da, uzun vadede bu tür projelerin sürdürülebilirliği için ekonomik modeller de düşünülmeli. Sonuçta, kayıt cihazları, depolama alanları, yazılımlar ve organizasyon için belirli bir bütçe gerekiyor.
| Yöntem | Açıklama | Potansiyel Faydalar |
|---|---|---|
| Mikro-bağışlar ve Kitle Fonlaması | Küçük miktarlarda bağışlarla projelere destek sağlamak. Herkesin katkıda bulunabileceği platformlar kurmak. | Topluluk aidiyetini artırır, geniş katılım sağlar, projelere finansal destek olur. |
| Kurumsal Sponsorluklar | Büyük şirketlerden veya vakıflardan projeler için finansal destek almak. | Büyük bütçeli projelerin hayata geçmesini sağlar, kurumsal sosyal sorumluluk bilincini artırır. |
| Eğitim ve Atölye Gelirleri | Düzenlenen eğitimlerden, atölyelerden veya özel içeriklere erişimden ücret almak. | Projenin kendi kendine finanse edilmesine yardımcı olur, uzmanlık bilgisinin değerini artırır. |
| Bakanlık ve AB Fonları | Kültür ve Turizm Bakanlığı, kalkınma ajansları veya Avrupa Birliği projeleri için hibe başvuruları. | Büyük ölçekli, ulusal ve uluslararası projelere imkan tanır. |
1. Kitle Fonlaması ve Mikro-Bağış Kampanyaları
Toplumun her kesiminden küçük miktarlarla büyük destekler sağlanabilir. Bir köyün hikayelerini kaydetmek için gereken ekipman masrafını karşılamak üzere bir kitle fonlaması kampanyası başlatılabilir.
İnsanlar, kendi memleketlerinin, kendi köklerinin hikayelerinin kaydedilmesi için cüzi miktarlarda da olsa destek olmaktan çekinmeyeceklerdir. Ben şahsen böyle bir kampanyayı hiç düşünmeden desteklerdim.
Bu tür kampanyalar sadece para toplamakla kalmaz, aynı zamanda projenin toplumsal sahiplenilmesini de sağlar. İnsanlar, kendi küçük katkılarının bir mirasın korunmasına yardımcı olduğunu gördüklerinde büyük bir gurur hissederler.
2. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleriyle İş Birlikleri
Büyük şirketlerin, özellikle telekomünikasyon, teknoloji veya bankacılık sektöründeki firmaların, kültürel mirasın korunması projelerine destek vermesini sağlayabiliriz.
Bu, şirketler için bir imaj çalışması olmanın ötesinde, gerçekten topluma fayda sağlayan bir yatırım olacaktır. Mesela, bir GSM operatörü, Türkiye’nin dört bir yanındaki sözlü anlatıların kaydedilmesi için gönüllülere ekipman sağlayabilir veya bu içeriklerin depolanması için bulut alanı tahsis edebilir.
Böyle bir iş birliği, hem projenin finansal yükünü hafifletir hem de daha geniş kitlelere duyurulmasına yardımcı olur. Bu tarz iş birlikleriyle projenin görünürlüğünü ve güvenilirliğini de artırabiliriz.
Nesiller Arası Köprüler Kurmak: Okullardan Yaşam Merkezlerine
Bu projenin en güzel yanlarından biri de nesiller arası etkileşimi artırması. Yaşlılarımızın bilgece sözleri, gençlerimizin enerji ve teknoloji bilgisiyle birleşince ortaya paha biçilmez bir sinerji çıkıyor.
Ben kendi gözlerimle, dedesinden masal dinleyen bir çocuğun gözlerindeki o parıltıyı defalarca gördüm. Bu, sadece bilgi aktarımı değil, aynı zamanda empati, saygı ve sevgi bağlarının güçlenmesi demek.
1. Okul Müfredatına Entegre Etmek ve Gençleri Teşvik Etmek
Bu projeyi okulların müfredatına dahil etmek, uzun vadede en etkili çözüm olabilir. Öğrencilere “yerel tarih projesi” veya “sözlü kültür araştırması” gibi ödevler verilebilir.
Böylece, hem akademik bir çerçevede bu konuları öğrenirler hem de bizzat sahaya inerek kendi çevrelerindeki bilgiyi keşfederler. Liselerde sosyal kulüpler aracılığıyla “Sözlü Tarih Kulübü” gibi oluşumlar kurulabilir.
Bu kulüpler, okul dışında da yaşlılarla röportaj yapma, yerel etkinlikleri kaydetme gibi faaliyetler yürütebilirler. Öğrenciler, bu süreçte sadece bilgi toplamakla kalmaz, aynı zamanda iletişim becerilerini, araştırma yeteneklerini ve toplumsal sorumluluk duygularını da geliştirirler.
2. Yaşlı Bakım Merkezleri ve Halkevleriyle İş Birlikleri
Yaşlı bakım merkezleri, huzurevleri veya halkevleri gibi kurumlar, aslında birer bilgi hazinesi. Burada yaşayan yaşlılarımızın her birinin anlatacak bir hikayesi, aktaracak bir deneyimi var.
Genç gönüllülerin bu merkezleri düzenli olarak ziyaret ederek yaşlılarla sohbet etmeleri, onların anılarını kaydetmeleri, her iki taraf için de inanılmaz faydalı olacaktır.
Ben bir huzurevinde gönüllü olarak çalıştığımda, orada duyduğum hayat hikayelerinin, okuduğum hiçbir kitaba değişmeyeceğini anlamıştım. Bu tür iş birlikleri, yaşlılarımızın yalnızlıklarını bir nebze olsun azaltırken, aynı zamanda onların değerli bilgilerinin kaybolmasını engeller.
Bu, karşılıklı saygı ve sevgi temelinde inşa edilen en anlamlı köprülerden biridir.
Hukuki ve Etik Çerçeveler: Bilginin Güvenliğini Sağlamak
Ne kadar değerli olursa olsun, toplanan bilginin doğru ve etik bir şekilde kullanılması da çok önemli. Özellikle kişisel bilgiler, hassas konular veya özel anılar söz konusu olduğunda, bu bilgilerin mahremiyetini ve güvenliğini sağlamak zorundayız.
Aksi takdirde, insanlar bilgilerini paylaşmaktan çekinirler ve projenin güvenilirliği zedelenir.
1. Onay Mekanizmaları ve Gizlilik Protokolleri
Herhangi bir sözlü bilgi kaydedilirken, bilgi sahibinden mutlaka yazılı veya sözlü onay alınmalıdır. Bilginin ne amaçla kullanılacağı, kimler tarafından erişileceği ve nasıl korunacağı açıkça belirtilmelidir.
Ben bir röportaj yaptığımda, karşımdaki kişiye her zaman bu konularda şeffaf olmaya özen gösterdim. “Bu bilgiler gelecekteki nesillere aktarılacak, izninizle kaydediyoruz” demek, karşılıklı güveni pekiştirir.
Ayrıca, kişisel verilerin korunması kanunlarına uygun hareket etmek ve siber güvenlik önlemleri almak da projenin olmazsa olmazlarındandır. Hassas bilgilerin anonimleştirilmesi veya belirli erişim kısıtlamaları getirilmesi gibi protokollere ihtiyaç duyulabilir.
2. Telif Hakları ve Bilginin Doğrulanması
Toplanan bilgilerin telif hakları konusu da netleştirilmelidir. Eğer bir masal veya şarkı kaydediliyorsa, bunun yaratıcısı veya kaynağı hakkında bilgi toplanmalı ve gerekli atıflar yapılmalıdır.
Ayrıca, toplanan bilgilerin doğruluğunu teyit etmek için çapraz referanslar kullanılabilir. Bazen bir hikayenin farklı versiyonları olabilir veya zamanla bazı detaylar değişebilir.
Bu durumda, farklı kaynaklardan bilgi toplayarak en doğruya ulaşmaya çalışmak, projenin akademik ve tarihi değerini artırır. Bu, sadece bir kayıt işlemi değil, aynı zamanda bir çeşit bilgi doğrulama ve envanter çıkarma sürecidir.
Bilginin saflığını korumak ve gelecek nesillere doğru aktarımını sağlamak, bizim en büyük sorumluluğumuz.
Yazıyı Bitirirken
Bugün teknolojinin bizlere sunduğu imkanlarla, dedelerimizin masallarını, ninelerimizin tariflerini, ustaların el emeği göz nuru tekniklerini geleceğe taşımak elimizde. Bu sadece bir bilgi aktarımı değil, aynı zamanda köklerimize sıkı sıkıya tutunmak, kimliğimizi korumak ve nesiller arası o paha biçilmez köprüleri inşa etmek demek. Benim Hüseyin Amca’dan öğrendiğim o çapalamanın ruhu gibi, her bir hikaye, her bir deneyim kendi içinde ayrı bir dünya. Bu dünyaları dijital atlasımıza işleyerek, hem yaşatacak hem de büyüteceğiz. Unutmayın, bir ses kaydı, bir video, bir fotoğraf; hepsi birer zaman kapsülü ve bizler bu kapsüllerin bekçileriyiz.
Faydalı Bilgiler
1. Mobil cihazlarınızla kaliteli ses ve video kaydı yapmak için, ortam gürültüsünü en aza indirmeye özen gösterin ve kişiyi mikrofona yakın tutun. Unutmayın, basit bir telefon bile harikalar yaratabilir!
2. Yerel belediyelerinizin veya kültür müdürlüklerinizin web sitelerini ve sosyal medya hesaplarını takip ederek, bölgenizdeki kültürel miras projeleri ve etkinlikleri hakkında bilgi edinebilirsiniz.
3. Türkiye’deki üniversitelerin halkbilim veya antropoloji bölümlerini araştırarak, bu alanda yapılan akademik çalışmalara ve gönüllü projelere nasıl katılabileceğinizi öğrenebilirsiniz.
4. Kültürel mirasınızı dijitalleştirmek için basit fotoğraf ve video düzenleme uygulamalarını öğrenmek, içeriklerinizin kalitesini artırmanın ilk adımıdır. YouTube’da birçok ücretsiz eğitim bulabilirsiniz.
5. Aile büyüklerinizle sohbet ederken yanınızda küçük bir not defteri veya telefonunuzu bulundurun. Anlattıkları ilginç hikayeleri veya unutulmaz anıları not alın, belki de bir sonraki projenizin ilham kaynağı olurlar!
Önemli Noktalar Özeti
Kültürel mirasın dijital aktarımı, gönüllü katılım ve toplulukları teşvik ederek başlar.
Eğitici materyallerle farkındalık yaratmak ve bilgi paylaşımını kolaylaştırmak esastır.
Erişilebilir dijital arşivler oluşturarak toplanan bilgiyi herkesin kullanımına sunmalıyız.
Oyunlaştırma ve yarışmalar, özellikle genç nesillerin katılımını artırmak için güçlü araçlardır.
Sürdürülebilirlik için kitle fonlaması, kurumsal sponsorluk ve AB fonları gibi ekonomik modeller önemlidir.
Nesiller arası köprüler kurmak amacıyla okullar ve yaşam merkezleriyle iş birlikleri yapılmalıdır.
Hukuki ve etik çerçeveler, bilginin güvenliği ve doğruluğu açısından hayati öneme sahiptir.
Sıkça Sorulan Sorular (FAQ) 📖
S: Peki, Anadolu’nun o derin bilgelik hazinelerini sıradan bir vatandaş olarak biz nasıl koruyabiliriz? Katılımı teşvik etmek için ne yapmalıyız?
C: Benim kendi tecrübelerime göre, bu konuda en önemli şey, aslında ne kadar kolay olduğunu fark etmek. O Ege köyündeki ninemden dinlediklerimden sonra anladım ki, hepimizin çevresinde, komşumuzda, akrabamızda, pazarcı amcamızda bile kaybolmaya yüz tutmuş bir hikaye, bir tarif, bir el sanatı bilgisi var.
Yapmamız gereken, basitçe merak etmek ve dinlemek. Akıllı telefonlarımız cebimizdeyken, bir sohbet anında ses kaydı almak ya da kısa bir video çekmek artık çok basit.
Önemli olan o anı yakalamak ve “Bu bilgi kaybolmasın, kalsın” niyetiyle hareket etmek. Daha sonra internete yüklemek, bir yerel kültür grubuna göndermek ya da sadece aile içinde paylaşmak bile büyük bir adım.
Yani, aslında hepimiz birer “bilgi koruyucusu” olabiliriz, sadece ilk adımı atmak gerekiyor.
S: Dijitalleşmenin ve sosyal medyanın bu sözlü bilgiyi kayıt altına alma sürecine somut olarak ne gibi katkıları oldu? Hangi yöntemler öne çıkıyor?
C: Valla, ben bu konuda çok umutluyum. Eskiden olsa, bir bilgiyi kayıt altına almak için ya profesyonel bir ekibe, ya da çok özel ekipmanlara ihtiyaç duyardık.
Ama şimdi, her şey bir tık uzakta! Özellikle “vatandaş gazeteciliği” dediğimiz akım, bence bu işin lokomotifi oldu. Artık herkes kendi köyündeki, mahallesindeki özel bir yemek tarifini, unutulmuş bir ninninin ezgisini, ya da köy meydanındaki yaşlıların anılarını telefonunun kamerasıyla kaydedip anında YouTube’a, Instagram’a, Facebook’a yükleyebiliyor.
“Dijital arşivcilik” de öyle; kendi aile geçmişimizle ilgili fotoğrafları, mektupları tarayıp dijital ortama aktarmak ve bunu bir nevi kolektif bir hafıza havuzuna dönüştürmek, paha biçilmez bir hizmet.
Bu sayede bilgi, sadece belli bir kesimin tekelinde kalmıyor, tüm dünyaya yayılıyor ve gerçekten demokratikleşiyor.
S: Gelecekte yapay zeka (AI) ve sanal/artırılmış gerçeklik (VR/AR) gibi teknolojilerin bu sözlü bilginin korunması ve aktarımında rolü nasıl şekillenecek? Bize ne gibi imkanlar sunacak?
C: Geleceğe baktığımızda, inanın gözlerim parlıyor. Yapay zeka, bu işi bambaşka bir boyuta taşıyacak. Düşünsenize, bir Karadeniz yaylasında konuşulan o karmaşık ağızları, ya da Toroslarda söylenen eski bir ağıtı, yapay zeka destekli otomatik transkripsiyon araçları sayesinde anında metne dökebileceğiz.
Böylece dil bariyerleri ortadan kalkacak, kaybolmaya yüz tutmuş sözcükler bile gün yüzüne çıkacak. Ama asıl heyecan verici olanı VR ve AR teknolojileri!
Geçenlerde okuduğum bir makalede bahsediliyordu, sanal gerçeklik ile geçmişteki bir düğün geleneğini, o an orada yaşanıyormuş gibi deneyimleyebileceğiz.
Hatta belki de, o bilgiyi aktaran yaşlı ninenin oturup bize hikayesini anlattığı köy evini, o atmosferi sanal olarak ziyaret edebileceğiz. Bu, sadece dinlemek ya da okumaktan çok öte, bilgiyi tüm duyularımızla özümsemek demek.
O paha biçilmez kültürel mirasımızı geleceğe taşımak için AI’nın bize sunduğu bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmeliyiz, aksi takdirde çok şey kaybederiz.
📚 Referanslar
Wikipedia Encyclopedia
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과
구글 검색 결과






